Fenerbahçemiz ve Galatasaray; futbolumuzun tomurcuklanmasına, serpilip yeşerip gelişmesine önderlik etmişlerdir.
Türk sporunda üç şey yadsınamaz. Birincisi; ülkemizde futbolu geniş halk kitlelerine sevdiren, kulüp aşkını, tatlı heyecanı, başlıkta da verdiğim gibi özellikle 1920’li yıllardan beri kavga boyutlarına varan rekabeti bizlere tattıran, bizlere aşılayan Fenerbahçemiz ile seversiniz, sevmezsiniz Galatasaraydır. İkinci olgu; bu iki kulüp, futbolumuzun tomurcuklanmasına, serpilip yeşerip gelişmesine önderlik etmişlerdir. Bunu da kimse yadsıyamaz. Yine yadsınamayacak üçüncü konu ise şudur. Salt futbolda değil Galatasaray ile hemen tüm branşlardaki çekişmemiz o spora canlılık getirmektedir. Önümüzde ezeli rakiplerin yeni bir lig maçı var. O nedenle biraz bu ülkemizin en önemli derbisinden söz etmek istiyorum.
1905 yılının sonbaharında o zamanki ismiyle Mekteb-i Sultanili bir grup 5. sınıf öğrencisi Ali Sami Yen Bey’in girişimleriyle bir kulüp kurdular. Bundan iki yıl sonra Kadıköy’de Moda’lı 3 gencin (Ziya Songülen, Ayetullah
Bey ve Necip Okaner) 1907 ilkbaharında kurdukları Fenerbahçe Futbol Kulübü spor sahnesine çıktı. İlk maçlarını 17 Ocak 1909’da oynayan bu iki kulüp arasında ilk yıllar bir ezeli rekabetten söz edilemez. Ancak yıllar ilerledikçe bu iki kulüp de şampiyonluklar kazanıp Türk futbolunda öncü bir rol oynamaya başladıklarından rekabet de yavaş yavaş kızışmaya başladı. Tarihteki ilk derbinin üzerinden 110 yıl geçti. Bu derbi günümüzde kim ne derse desin dünya üzerindeki sekiz, on ezeli rekabet arasına girer. Mesela Almanya’nın ünlü Ruhr derbisi olan B. Dortmund - Schalke 04 rekabeti sadece futbol rekabetidir. Bununla sınırlıdır. Diğer spor dallarında çekişme yoktur. Bizim derbimizde ise kadın, erkek voleybol, basketbol, kürek vb. branşlarda sonsuz bir rekabet vardır. Son yıllarda futbol dışı dallarda bu rekabette sonuçlar sürekli Fenerbahçe lehine olsa da, bu karşılaşmaların ezeli rekabet sayılmasına etki etmez.
Şu bilinen bir gerçektir ki, Fenerbahçe ile Galatasaray horoz dövüşü yapsalar, orada hemen bir rekabet oluşur. Bu konuda bir başka çarpıcı örnek daha vermem gerekirse, ülkemizde kürek sporunu ayakta tutan olgu Fenerbahçe ile Galatasaray’ın bu spordaki varlıklarıdır. Bu iki takım ya da ikisinden biri bu spor dalındaki etkinliklerine son verip bu dallarını kapatsalar, Türkiye’de kürek sporu biter. Bu bir tarihsel gerçektir. Nitekim bu söylediğimi destekleyen çok çarpıcı bir başka örnek vermek istiyorum. Futbolun ilkel şekli olduğu savlanan ragbi (rugby) 1800’lü yılların başından beri oynanmaya başlamıştır. İngiltere’de doğan bu spor dalı 1871 yılında kurallara bağlandı. Bu branş ülkemizde Fenerbahçe Kulübü’nde doğdu. Ancak sadece çok kısa iki yıl denli bir süre yaşadı. Nedenine gelince; İstanbul’un işgal yıllarında işgal güçleri takımları arasında ilk kez görülen bu spor sonra kayboldu. 1945 yılında kulüp üyelerinden Reşat Ersu, İtalya’da öğrenim görürken bu sporu orada oynamıştır. Hatta İtalyan Ragbi (Rugby) milli takımında Fransa’ya karşı yer almıştır. Fenerbahçe Kulübü’nün bu değerli mensubu 1945 yılında kulüpte bir ragbi takımı kurdu ve antrenörlüğünü de üslendi. Bir süre sonra Galatasaray Kulübü de aynı sporu çalışma alanına alarak bir takım kurdu. Ezeli rakibin de bu işe el atması bu sporun ülkemizde hararetlenip gelişeceği umudu yarattıysa da işler hiç de öyle gitmedi. 18 Mayıs