MEKTUP
50 yaş civarında Fenerbahçelilerle konuştuğunuzda, Galatasaray’ın saha dışı yapılanmasının 1986 yılından itibaren, 1987-1988 Malatya-Beşiktaş maçı da örnek gösterilerek, Ali Uras’ın yönetime gelmesi ile başladığı söylenir.
Öncelikle bu tespite katılmadığımı söylemem lazım.
Aslında tespit doğru ama eksik, o yüzden tam olarak katılmam mümkün değil. Maalesef yapılan tespitler, olayı yaşayanların yeryüzünde geçirdikleri süre ile sınırlı.
Tarihsel olarak Galatasaray’ın başarıyı masa başında arama faaliyetlerine başlaması 1924 yılına uzanmaktadır.
1924’e gelmeden önce 1924 öncesi Fenerbahçe-Galatasaray rekabetinin kısa bir analizini yapmakta fayda var.
1909-1913 yılları: Fenerbahçe’nin Galatasaray’a sürekli yenildiği hatta ciddi fark yediği yıllar. Sekiz maç sekiz yenilgi, atılan gol sıfır, yediğimiz gol 28. Maç başına 3,5 gol yemişiz.
1913-1920 yılları: 13 maç oynanmış. 8 Fenerbahçe galibiyeti, 3 Galatasaray galibiyeti ve 2 beraberlik. (Fenerbahçe’nin güç dengesini kendi lehine çevirdiği yıllar)
1920-1923 yılları: Toplam 11 maç, Fenerbahçe’nin 9 galibiyeti. Attığımız gol 30, yediğimiz gol 3. (Ezmeye başladığımız yıllar. Orta sahanın forvet hattını ara paslarla destekleme felsefesi, Zeki Rıza ve Alaaddin forvet hattı, takım uyumu ve birbirini tanımak, her maç kazanmanın kendine getirdiği güven duygusu)
Fenerbahçe 1924 olaylarından önce 1923 Sezonunda hiç yenilmeden ve 58’e karşı hiç gol yemeden şampiyon olmuştur…
GALATASARAYLI
FEDERASYON BAŞKANI
1923 sezonu sonrasında Fenerbahçe ile başa çıkamayacaklarını anlayan ve sahada fazla yapacak bir şeyi kalmamış olan Galatasaraylılar önce Federasyona el atarlar.
Federasyon Başkanı, Galatasaray Lisesi mezunu ve bir dönem Galatasaray’a Başkanlık yapmış olan Yusuf Ziya Öniş…
Sezon öncesi, Fenerbahçe’nin çok kuvvetli olduğunu düşünen diğer takımlar, lig yerine tek maçlık eleme usulüne dayalı turnuva düzenlemeye karar veriyorlar.
Amaç hani olur da Fenerbahçe bir yerde takılır yenilir ve elenir.
Fenerbahçe, ilk maçında Kasımpaşa’yı 10-0 ile geçer.
İkinci maç Beylerbeyi 5-0.
MAÇ YARIM KALIYOR
Çeyrek Finalde rakip Galatasaray.
Kazanan Beşiktaş’ın Yarı Finalde rakibi olacak.
Maçın Hakemi Haçopulo Bey.
Maçın Futbol Heyeti Başkanı ise Beşiktaşlı Şeref Bey…
Şeref Bey yarı finaldeki rakiplerinin Galatasaray olmasını ve maçı Galatasaray’ın kazanmasını istiyor, çünkü Fenerbahçe çok kuvvetli.
Maç başlıyor, Galatasaray normal şartlarda yenmesi mümkün olmayan Fenerbahçe’yi yenebilmek için her türlü sertliği uyguluyor, her türlü sataşmayı yapıyor.
Maçın son yarım dakikasına taraflar 2-2 giriyor.
Maçın normal süresi 2-2- biterse maç uzayacak ve uzarsa Fenerbahçe yenecek, çünkü sürekli bastırıyor.
Fenerbahçe Galatasaray kalesine atak yaparken, birden saha karışıyor, Fenerbahçe kalesinin önünde kavga çıkıyor ve halk sahaya iniyor. Olaylar yatıştırılamıyor ve maç yarım kalıyor.
Maç sonunda Federasyon Başkanı Yusuf Ziya Öniş, “Fenerbahçe aleyhine penaltı vermen lazımdı” diye söyleyince Hakem Haçopulo “Niçin?” diye soruyor.
Maçın Hakemi Haçopulo, raporunu yazıyor. Raporda, Fenerbahçe kalesi önünde ne olduğunu görmediğini, o sırada Fenerbahçe atak yaptığından dolayı Galatasaray kalesi önünde olduğunu belirterek, maçın kaldığı yerden devam edeceğini ve son yarım dakikanın oynanacağını, müsabaka bu sonuçla biterse de uzatmanın oynanacağını raporunda belirtiyor.
Rapora rağmen, maçın oynanacağı günden bir gün önce, Şeref Bey Hakem Haçopulo’yu arıyor.
- Şeref Bey- “Kalan yarım dakikalık kısma Fenerbahçe aleyhine penaltı attırarak başlayacaksın. Maçtan önce Zeki’ye söyle sizin kaleye penaltı çektireceğim de…”
- Haçopula- “Nasıl olur Şeref Bey? Ben raporumda penaltıdan bahsetmedim. Bana kararını neden değiştirdin derse ne derim?”
- Şeref Bey- “Yanlış ve noksan yazmışım dersin.”
- Haçopula- “Bunu yapamam çok ayıp olur.”
- Şeref Bey- “Yapacaksın, yapman lazım. Fenerbahçe kalecisi Şekip, rakibine tokat attı, bundan iyi penaltı mı olur?”
- Haçopula- “Ben tokat görmedim, Necip de görmemiş. (Necip gözlemci)
- Şeref Bey- “Bana bak, Şekip Muhlis’e tokat attı, bu bir penaltıdır. Sen ne biçim hakemsin?”
- Haçopula- “Yapmayacağım Şeref Bey.”
- Şeref Bey- “İnat etme. Sen ne korkak bir hakemmişsin. Bu takdirde senin hakemliğini bitireceğiz, diskalifiye edeceğiz.”
- Haçopula- “Peki, elimden geleni yapacağım.”
- Şeref Bey- “Bu görüşmeden kimsenin haberi olmayacak. Birbirimizle hiçbir temasımız olmadı. Sonra fena olur.”
- Haçopula- “Tamam Şeref Bey.”
“NEREDEN ÇIKTI BU PENALTI?”
Telefon kapanır… Fakat kaderin cilvesine bakar mısınız ki, Fenerbahçe Yönetim Kurulu Üyesi Ali Naci Karacan (Milliyet Gazetesinin kurucusudur) aynı anda Şeref Bey’i telefonla aramış ve santraldeki bir tel takılması neticesinde bütün konuşma Fenerbahçeliler tarafından dinlenmiştir.
Haçopula maç öncesinde Fenerbahçe’den Zeki ve Galatasaray’dan Aslan Nihat’ı çağırarak maça Galatasaray lehine penaltı vuruşu ile başlayacağını söyler.
Fenerbahçeliler sorar: “Nereden çıktı şimdi böyle bir şey?”
Haçopula, “Raporu noksan yazmışım” der.
Sinirlenen Fenerbahçeliler Şeref Bey’den talimat aldığını ve telefonu tesadüfen dinlediklerini yüzüne çarpınca, rengi kül rengin dönen Şeref Bey “Efendim aslında Haçopula beni aradı.
Talimatlara göre penaltı vermesi gerektiğini söyledi. Ben de kendisine talimatname ne gerektiriyorsa onu yap dedim” der.
Galatasaray sahaya çıkar, Fenerbahçe ise sadece 7 kişiyle orta sahada beklemektedir.
Galatasaraylı oyuncu Mithat topu penaltı noktasına yerleştirir ve Haçopula’nın düdüğüyle boş olan Fenerbahçe kalesine topu yuvarlar.
Fenerbahçeli seyirciler ne olduğunu anlamaz, maç sonrası çok büyük olaylar yaşanır.
Hakem Haçopula askeri kışlaya sığınır ve ancak gece yarısı Taksim’den kaçabilir.
Maçtan sonra 21 Ağustos1924 günü Akşam Gazetesi şunları yazar.
“Dün Taksim Stadyumunda, Futbol Federasyonu ve memleketimizde futbol adına en hafif tabiriyle büyük bir rezalet yaşanmıştır. Futbolda karar mevkiinde bulunanların aynı zamanda Fenerbahçe’nin rakibi olmaları, memleketin en yüksek ve en temiz kulübünün hakkının göz göre göre ayaklar altına alınarak çiğnenmesine neden olmuştur. Adiliğin bu derecesine düşmek zilleti önünde insanların tüyleri diken diken olmaktadır.
Sportmenlik adına dün kalbimizi dolduran nefreti tarif etmek imkânsızdır. Hakeme ve futbolun hâkimlerine en güzel cevabı, memleketin tek hâkimi olan millet “Yuha” sözleriyle zaten vermiştir.”
Yarı Final maçı planlandığı gibi Beşiktaş’ın Galatasaray önündeki 2-0’lık galibiyeti ile biter.
1924-1925 SEZONUNDA FENERBAHÇE LİGDEN ÇEKİLDİ
Kaderin cilvesine bakın ki, bütün bu planlardan sonra finalde Genç Harbiye’nin karşısına çıkan Beşiktaş, Harbiye’ye 3-0 yenilir.
Yani Fenerbahçe’ye reva görülen bu haksızlık kimseye bir fayda getirmemiştir.
Fenerbahçe cephesinde ise, kıymetli bir sürü oyuncu futboldan iğrenerek futbola veda etmiştir.
Fenerbahçe 1924-1925 sezonunda ligden çekildi ve dağılan kadrodan sonra yeniden kurulan takımıyla ancak 1929-1930 senesinde şampiyon oldu.
Fenerbahçe’ye yapılan bu haksızlık onun en iyi durumdayken futboldan kopmasına, futbolcularının ayrılmasına ve 6 senesine mal oldu.
FENERBAHÇE’YE KARŞI OYUNLAR OYNANIYOR
Hakem Haçopula maçtan sonra, utancından ve halktan gelen baskılara dayanamamış ve Türkiye’yi terk ederek Yunanistan’a yerleşmiş.
O zaman da konu Başbakan’a kadar gitmiş.
Yaşanan olay ne kadar tanıdık değil mi?
Fenerbahçe çok kuvvetli olduğunda Fenerbahçe’ye karşı oyunlar oynanıyor.
2010-2011 sezonunda sporun 5 ana branşında 5 şampiyonluk alınca, operasyon düğmesine yine basıyorlar. Yetmiyor kurşun sıkıyorlar.
1924’te 6 senemize mal olan kayıplar, 2011’de yapılan operasyonun ağır darbesiyle bu sefer 8 sene sürdü. Arkasında o kadar büyük yıkım bıraktı ki, daha da uzun sürebilir.
OPERASYONUN MİMARLARI GALATASARAYLILAR
Gelin her iki olayın ortak kümesini inceleyelim.
1. Her iki operasyon öncesinde Fenerbahçe çok kuvvetli.1924 öncesinde hiç yenilmeden ve 58’e karşı hiç gol yemeden şampiyon olmuş. 2011 sezonunda 5 ana branşın 5’inde de şampiyon olmuş.
2. Her iki olayda da Fenerbahçeli futbolculardan bir kısmı futboldan iğrenerek Fenerbahçe’den ayrılmış.
3. Her iki olayda da operasyonu düzenleyenler yurtdışına kaçmış
4. Her iki olay da siyasi olarak en yüksek kademeye kadar intikal etmiş.
5. Her iki olayın da operasyonunun mimarları Galatasaraylılar.
6. Her iki olaydan sonra da Galatasaray’ın parlak devirleri başlamış.
Peki o nasıl olmuş?
Bu dönemde Galatasaray Başkanı Prens Ali Haydar, ilk yabancı teknik direktör Billy Hunter’i hem Türk Milli Takımı hem de Galatasaray’ın başına getirdi. Billy Hunter’in maaşını da Prens Haydar ödedi. 1924'te Türk Milli takımı ve aynı zamanda Galatasaray’ın başına geçen Hunter, 1926 yılında milli takımı bırakmasına rağmen Galatasaray’da 1928’e kadar devam etti.
Hunter hem Galatasaray hem de Türkiye tarihinde dışarıdan transfer edilen ilk yabancı hocadır. Galatasaray'da iyi bir dönem geçirip 1924-1927 arasında 3 İstanbul Ligi şampiyonluğu kazanmıştır.
Milli Takım Teknik Direktörünün maaşının bir başka kulübün başkanı tarafından ödenmesi sonucu, Federasyonun o kulübe nasıl gebe kaldığı çok açık. Üstelik Federasyon Başkanının da aynı kulüpten olduğu düşünülürse…
15 Ağustos 1924’ten 1929 Mayısına kadar 5 sene içerisinde bir türlü eski haline dönemeyen Fenerbahçe karşısında Galatasaray yapılan 13 maçın 8 tanesini kazanmış, 3 tanesi berabere kalmış ve sadece birini kaybetmiştir. Cumhuriyet Kupası maçı ise yarım kalmıştır.
DÖNEMİN MAARİF VEKİLİNDEN İKİ KULÜBE MEKTUP
Gelin tekrar 1924 yılına dönelim.
1924 yılında Fenerbahçe ile Galatasaray arasında yaşanan olay sonrasında o zamanki Maarif Vekili Vasfiye Çınar Bey her iki kulübe de birer mektup göndermiş ve mektubunda şunları yazmıştı.
“Bütün gençliğin efkâr ve hissiyatına tercüman olarak, aranızda samimi bir ahengin yeniden teessüsünü görmek isterim. Bu iki kıymetli kulübün mütekabil dargınlığını, spor hayat ve samimiyetine örnek olmaları lazım gelen sizler için layık görmemekte çok haklıyım. Binaenaleyh herkesi müteessir eden son hadiseyi derin ve mütekabil bir samimiyet ile halletmeye teşebbüs etmenizi bilhassa rica ediyor ve Teşrinievvelin 2. Haftasına kadar kulüplerimiz arasında bir müsabaka için Vekalet namına bir kupa koyuyorum.”
Bu mektubu alan, Fenerbahçe ve Galatasaray 31 Ekim 1924 Cuma günü İngiliz Hakem idaresinde maçı oynamayı kararlaştırıp aralarında konu ile ilgili bir protokol imzalamışlardır.
Her iki kulüp de maçın oynanacağı 31 Ekim gününü beklerken, 28 Ekim’de Futbol Federasyonun, Reis Yusuf Ziya Öniş’den aşağıdaki yazıyı alıyorlardı.
“7 Kasım’da Rus İnkılabı senei devriyesi dolayısıyla Moskova’da yapılacak futbol müsabakalarına milli takımımız davet edilmiştir. Hükümet bu müsabakaya iştiraki lüzumlu görmektedir. Binaenaleyh Ekim’in 31. Cuma günü Odesa’ya hareket edecek Çelyo Vapuruna aşağıda isimli idmancıların binmek üzere Futbol Heyeti Müdürlüğüne başvurmaları rica olunur.”
Fenerbahçe’den; Cafer, Kadri, İsmet, Sabih, Alaettin, Zeki, Bedri.
Galatasaray’dan: Ulvi, Ali, Nihat, Kemal Rıfat, Leblebi Mehmet
Bu tebliğ her iki kulüp idarecileri tarafından hayretle karşılanmış ve 28.Ekim akşamı gazetecilerin de hazır bulunduğu bir toplantıda taraflar aşağıdaki bildiriyi yayınlamışlardır.
“Kulüplerimiz amatördürler. Futbolcularımızı böyle uzun bir seyahat için 48 saatte hazırlamak imkansızdır. Ayrıca 31 Ekim’de Maarif Kupasını oynamak üzere İstanbul Halkına verilmiş sözleri vardır ve bu sözü yerine getirmeye mecburdurlar.”
“MEVSİMSİZ DAVET”
29 Ekim günü zamanın Cumhuriyet Gazetesi konu ile ilgili olarak şu haberi yapmıştır.
“Mevsimsiz Davet (Yazının başlığı), Milli Takımın Cuma Sabahı Moskova’ya hareketi hakkındaki Federasyon davetini Galatasaray’la Fenerbahçe reddetti. Binaenaleyh cuma günü saat 14:30’da Galatasaray-Fenerbahçe maçı behemehal icra edilecektir”
31 Ekim Cuma günü gazetelerde ise Galatasaray Kulübünün şu açıklaması vardır.
“Hükümet tarafından gösterilen lüzum üzerine Moskova’da icra edilecek müsabakaya iştiraki kulübümüz milli bir vazife telakki ettiğinden ve takım efradımızın ekseriyeti azimetinin hareketi zaruri olduğundan bugünkü müsabakaya iştirak etmemizin kulübümüz için maddeten imkânı kalmadığını muhterem halka esefle arz ederiz”
Olayı hayretle karşılayan Fenerbahçe Kulübü’ne 31 Ekim saat 10:30’da gelen Galatasaray Kaptanı Nihat Bekdik, Fenerbahçeli yöneticileri şu tarihi açıklamayı yapıyordu.
“Milli Takıma çağrılan 5 kişi ben hariç bugün kafile ile birlikte Rusya’ya gidiyorlar, Onların yerlerini 2. Takımımızın elemanları ile doldurup mutlak suretle bugün saat 14:30 taksim stadında sahaya çıkacak ve size verdiğimiz sözü yerine getireceğiz”
Fenerbahçe Kulübü, Galatasaray Kaptanının sözü üzerine rahatlamış ve Galatasaray’ın 2. Takımdan alacağı futbolcu sayısı kadar kendilerinin de 3. Takımdan aynı sayıda genci birinci takıma alacaklarını belirtmişti.
Fenerbahçe futbol takımı taksim stadına hareket etmek üzere 12:30’da tam ayrılacağı sırada kulübe bir telefon geldi ve telefondaki ses Galatasaray’ın tam kadro olarak Moskova’ya hareket ettiğini, hatta Kaptan Nihat’ın da motorla son anda Vapura yetiştirildiğini maçın oynanmayacak olduğunu ve boşuna gelinmemesini söylüyordu.
Bu arada Taksim Stadının etrafı mahşer günü gibiydi. Binlerce meraklı kapı ve gişelerin önüne yığılmıştı. Nihayet orada da benzer havadis dolaşmaya başlamıştı.
“Galatasaray Moskova’ya gitti, maç yok”
FENERBAHÇE KULÜBÜNDEN BASIN AÇIKLAMASI
Bunun üzerine Fenerbahçe Kulübü aşağıdaki tarihi beyannameyi basına verdi…
“Muhterem İstanbul Halkına
Fenerbahçe Kulübü bu sabah yevmi gazetelerde Maarif Kupası maçının tehir edildiğine dair Galatasaray Kulübünün Heyeti idaresi tarafından gönderilmiş tebliği İstanbul Halkı gibi kemali hayret ve taaccüple mütalaa etmiştir.
Galatasaray Kulübü ile Kulübümüz arasında akit ve imza edilen taahhütname mucibince; Maarif Kupası maçı 31. Ekim Cuma günü saat iki buçukta Taksim Stadında icra edilecekti. Salı günü öğle üzeri Türkiye Futbol Federasyonu Reisleri tarafından Moskova’ya bir seyahat icrası lüzumu tebliğ edildiği zaman Galatasaray Kulübünün salahiyettar erkanı ile görüşülerek Maarif Kupası maçının bu vaziyet karşısında tehir edilip edilmemesi yeniden müzakere edilmiş ve neticede bu tehirin her şeyden evvel halka karşı bir hürmetsizlik olacağı düşünülerek oyunun eksik bir takımla da olsa behemehal icrasına karar verilmişti. Hatta Galatasaray kulübünün eksik bir takımla çıkması ihtimaline karşı Maarif Kupasının ayrıca ve tam takımla icra edilecek bir maçın galibine tahsisi muhterem refikimiz tarafından teklif edilmiş bu teklif de tarafımızdan derhal kabul edilmişti. Müteakiben Galatasaray Reisi Cevdet ve GALATASARAY Kulübünün birinci futbol takımının kaptanı Nihat Beyler tarafından vaziyetin değiştiğine dair son dakikaya kadar kulübümüze ne bir müracaatta bulunuldu ne de bir tebliğ icra edildi. Bilakis hatta Cuma sabahı, Galatasaray Heyeti İdare tebliğinin gazetelerde intişarından sonra saat on buçukta Galatasaray Kaptanı Nihat Bey Kulübümüz merkezine gelerek ve herkesi hayrete düşürerek, takımına mensup oyunculardan bir kaçının gideceğini fakat kendisinin gitmediğini ve gitmeyeceğini oyunu oynamak konusunda verdiği sözü tuttuğunu ve tutacağını binaenaleyh maçın ikinci veya üçüncü takımlardan alınacak destekle de olsa yapılacağını bildirdi ve daha ziyade-i şayanı hayret bir hadise olarak kaydedelim ki, bu müracaattan 2 saat sonra Galatasaray Kaptanı Nihat Bey’inde Çelyo Vapuru ile Moskova’ya hareket ettiği taaccüple istihbar edildi.
Mili Takıma mensup Fenerbahçeli oyuncuların Moskova Seyahatine iştirak etmemeleri keyfiyetine gelince, bu hususta Türkiye Futbol Federasyonu Reisi tarafından gazetelere vaki olmuş beyanat tamamıyla mahsulü garez ve binaenaleyh külliyen hilafı hakikat efsanelerden ibarettir.
Fenerbahçe Kulübü Heyeti İdaresi Moskova Seyahatine iştiraki hiçbir zaman reddetmemiştir. Bilakis eğer bu vazife-i milliye ise bu vazife-i milliyeyi memnuniyetle ve azami hevesle ifa etmek istediğini söylemiş, yalnız Kulübün en yüksek heyeti olan Müessisler Heyetinin kendine verdiği kati talimata tevfikan Paris Seyahatinde bu gibi vazifeleri ve seyahatleri idareye ademi kabiliyetleri tahakkuk eden ve kulübümüze karşı husumet sergileyen Yusuf Ziya ve Hamdi Beyler refakatinde Fenerbahçe Futbol Azasının hiç bir yere gönderilemeyeceği hatta gönderilmek istense dahi takım azasının bu zevat ile gitmek istemeyeceklerini binaenaleyh Fenerbahçe Kulübünden bir mutemedin oyunculara refakati icap ettiğini bildirmiş, fakat mumaileyhim kendilerinin behemehal gidecekleri hususunda ısrar ettikleri maada bir mutemedin Fenerbahçe ki Aza ile beraber gitmesi teklifi de, hükümetten bu seyahat için 3000 lira aldıkları halde reddetmişlerdir.
Binaenaleyh Fenerbahçe Kulübü vaziye-i milliye ismi verilen bu tatlı seyahatten iaşe edilmek istendiği gibi kaçınmamıştır. Hatta bu gibi seyahatlerin idare kabiliyetlerinden şüpheli kimselerle yola çıkmak istememesi de vazife-i milliyesini çok iyi idrak ettiğine bir delil olmakla beraber, bu suretle hareket etmiş olduğu için de nadim de değildir.
Memlekete olan büyük aşk ve alakasını senelerce cephelerde kan dökerek ve şehitler vererek izhar ve ispat etmiş genç müessesemiz üzerine sürülmek istenen leke-i kemali nefretle kaillerine iade eder ve Fenerbahçe Kulübünün hiç kimseden vataniye ve vazife-i milliye dersi almak ihtiyacında olmadığını beyan ederiz…”
Fenerbahçe Spor Kulübü
MAARİF KUPASI OYNANAMADI
Fenerbahçe futbolcularından yoksun Milli Takımın ise Rusya’da rakibine 3-0 yenilerek yurda döndüğünü de not olarak belirtmekte fayda var.
Sonrasında ise Maarif Kupası o veya bu sebeplerden bir türlü iki takım arasında oynanamamıştır.
Gelin şimdi, Galatasaray Kaptanı Nihad Bekdik’in 31. Ekim 1924 sabahı Fenerbahçe Kulübüne giderek Maarif Kupası maçının mutlak olarak yapılacağı konusunda teminat vermesine rağmen 2 saat sonra Rusya’ya gitmesinin bu temiz milli sporcu hakkında bir tereddüt uyandırması ihtimaline binaen, Fenerbahçe Umumi Kâtibi Ali Naci Beye (Milliyet Gazetesinin Kurucusu) vapurdan yazdığı tarihi mektuptur…
GALATASARAY KAPTANI NİHAD'TAN TARİHİ MEKTUP
“Fenerbahçe Kulübü beni affetmelidir. Sizden ayrılıp köprüye gelince 30-35 kişi beni bütün ısrarıma rağmen sürüklemeye başladılar. Biri kolumdan asılmış öteki yakamdan birkaç kişi de arkamdan itiyorlardı, adeta posta edilmiş bir mücrim (suçlu) gibi sürüklüyorlardı. Bu suretle köprüyü geçtik ve Karaköy’de bekleyen motora atıldık.
Rıhtımda birçok arkadaş müthiş bir gürültü içerisinde idi. Her kafadan bir ses çıkıyordu. Aptallaşmış sersemlemiş bir haldeydim. Böyle iken motor hareket etti. O zaman ben bütün azmimin kırıldığını ve her şeyin bitmiş olduğunu gördüm. Gayri ihtiyari ağlamaya başladım. Çünkü başka hiçbir şeyim kalmamıştı. Olduğum yerde tepiniyor gitmemek için ısrar ediyordum. Benim bu halimi gören Muhtar, Mahir ve Mehmet şaşırmışlar ve yüzümü gözümü öpüyorlar ve beni teskin etmeye çalışıyorlardı. Ben bu haldeyken vapur hareket etmişti. Vapurun durdurulması için işaretler verildi borular öttürüldü, sonunda vapur durduruldu ve vapura zorla bindirildik. Üstümde bir elbise, yağmurluk ve bastonum vardı. Arkadaşlarımın tesellileri bana fayda etmiyordu. Düşün ki sözünü tutamayan aciz mevkide bir sporcuydum. Buna karşı teselli nasıl mümkün olur.
Emin ol bu seyahat bana pek acı ve neşesiz gelmektedir. Kafilenin en müteessir ve kederli ferdiyim. Fazla yazamayacağım, çünkü fazla müteessir oluyorum. Senden ve Fenerbahçeli arkadaşlardan son ricam beni affetmenizdir.”
Galatasaray Kaptanı Nihad
İKİ KULÜP ARASINDA UZUN YILLAR SIKI DOSTLUK VARDI
Mektubun asaleti başka hiçbir yoruma meydan bırakmıyor.
Galatasaray’ın Aslan lakaplı kaptanı, Aslanlar gibi çıkıp özür dilemiş.
Kimse bilmez ama Galatasaray’ın Aslan lakabı, Aslan Nihad’dan gelmektedir. Çünkü yüreği, delikanlılığı ve erdemi ile tertemiz bir sporcudur Aslan Nihad.
Sadece onlar değil, 1914’te kendi kulüp binasından çıkmak zorunda kalan Galatasaray’ın Kurucusu Ali Sami Yen Bey’in Galatasaray’ın bütün evrakları ile beraber Fenerbahçe’nin lokaline taşındığı ve Galatasaray’ı 6 ay süre ile Fenerbahçe Kulübünden idare edecek kadar, Fenerbahçe’ye güvendiğini, her iki kulübün de uzun yıllar birbirlerinin kongrelerine temsilciler gönderecek kadar aralarında sıkı dostluğun var olduğunun da altını çizmek lazım…
Aslan sahada dolaşana denir, masada değil.
Yoksa Nihad’dan beri,
Dündar Siz;
Biz Fenerbahçe’yiz.
Çubuklu Kalın