Fenerbahçe-Beşiktaş ezeli rekabeti

Alp Bacıoğlu yazdı...
Bu sayımızda Türk futbolunun 3 büyüklerinden üçüncüsü olan Beşiktaş ile aramızdaki ezeli rekabetten söz edeceğim.

Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile futboldaki rekabetimiz Galatasaray’la ilk maçımızı 1909’da oynadığımız göz önüne alınırsa oldukça geç başlamıştır. Bu kulüp 1903 yılında Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak Türk sporunda etkinliklerine başlamıştır. Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında futbol alanında sahada oynadığımız ilk maç 1924 yılındaki özel maçtır.

Değerli Fenerbahçeliler, Dostlar;

Sarı-Lacivert Derneği’mizin dergisinde bu sayı yine sizlerle birlikteyim.

Yazıma öncelikle Sarı-Lacivert’in değerli Başkanı Sayın Sertaç Komsuoğlu’nu kutlamakla başlamak istiyorum. Sayın Komsuoğlu Başkanımız Ali Koç’un oluşturduğu yeni yönetim kuruluna girdi. 15 Şubat 1998’de 1 oy farkla Fenerbahçemizin yönetimine seçilen Eski başkanımız Sayın Aziz Yıldırım kulübümüzde birçok olumlu işlere imza attı. Onun hizmetleri yadsınamaz. Ancak Haziran 2018 seçimlerinde kulübümüzün genel kurul üyeleri oylarıyla Sayın Yıldırım’a teşekkür edip, değişimden yana oy kullandılar. Şimdi eski coşkumuzun peşinden yeni bir ruhla yürüme, kenetlenme, bir olup, birlik olup yeni bir atılıma yelken açmanın zamanı. Sayın Komsuoğlu ve Sayın Ali Koç’un başkanlığındaki yeni yöneticilerimize başarılar diliyorum. Yolları açık, başarıları daim olsun.

BEŞİKTAŞ İLE OYNADIĞIMIZ İLK FUTBOL KARŞILAŞMASINI 1924 YILINDA YAPTIK

24 Eylül 2018 Pazartesi günü Türk futbolunun 3 büyüklerinden üçüncüsü olan Beşiktaş ile oynadığımız karşılaşma nedeniyle sizlere bu sayıda iki takım arasındaki bu ezeli rekabetten söz etmeliyim diye düşündüm.

Beşiktaş Jimnastik Kulübü ile futboldaki rekabetimiz Galatasaray’la ilk maçımızı 1909’da oynadığımız göz önüne alınırsa oldukça geç başlamıştır. Bu kulüp 1903 yılında Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak Türk sporunda etkinliklerine başlamıştır. Futbol alanında sahada oynadığımız ilk maç 1924 yılındaki özel maçtır. Gerçi daha 3 yıl önce özel Galatasaray turnuvası nedeniyle kuranın azizliği Fenerbahçe ile Beşiktaş’ı karşı karşıya getirmişti. İki takım bu turnuva nedeniyle 22 Nisan 1921 Cuma günü ilk maçlarını yapacaklardı. Ancak bu karşılaşma gerçekleşememiştir. Bu maçın neden oynanamadığını 24 Nisan 1922 Tarihli “İkdam Gazetesi” şöyle anlatır: “Çekilen kura mucubince ilk oyun Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında idi. Müsabakaların muntazam bir program tahtında icrası ve karışıklığa meydan vermemek için Galatasaray Kulübü hafta içinde turnuva müsabakalarına iştirak eden kulüplere birer tezkere yazarak, her kulübün kendi oyuncularıyla ispatı vücut etmelerini bildirmişti. Fakat Beşiktaşlılar Ünion Kulüp’ten Bekir ve Refik Beyleri takımlarına ithal ettiklerinden, bittabi Galatasaray Kulübü buna itiraz etmiş ve binnetice Beşiktaşlılar sahadan çekilerek, Fenerbahçe galip addedilmiştir.

Değerli Dostlar, Beşiktaş futbolu sahalarda ilk kez 1918 -19 yıllarında ikinci sınıf takımlar arasında görülmüştür. Doğal olarak 1921 yılında da kadro olarak çok güçlü değildiler. Bu turnuvaya katılmak için başvuruda bulunduktan sonra kuranın azizliği karşılarına Fenerbahçe’yi çıkartınca takımlarına o yıllarda sıkça yaşanan bir olgu olarak takviye yapma gereği duydular. O sıralarda oldukça güçlü olan İttihat Spor isimli, kulübün yıldızlarından Bombacı lakaplı ünlü futbolcu Bekir Rafet Teker ile Refik Osman Top’u lisansları başka kulüpte olmalarına karşın oynatmaya kalkmışlardır. Oysaki Galatasaray Kulübü hafta içi tüm kulüplere küçük bir mektup göndererek her kulübün kendi asıl kadrosu ile sahaya gelmesini bildirmişti. Başka takımdan iki oyuncuya Galatasaray doğal olarak itiraz etti. Bunun üzerine Beşiktaşlılar sahadan çekilerek hükmen yenilgiyi kabul ettiler. Gönderilen bu tezkere’nin (kısa mektup) kopyası Galatasaray Müzesi arşivlerinde bulunmaktadır.

İLK SPORTİF TEMASIMIZ ATLETİZM İLE BAŞLADI

Beşiktaş Kulübü’yle ilk sportif temasımız 1914’te atletizm alanında başladı. Bunu 1915’te “Çayır hokeyi”, 1924 “Futbol”, 1927’de “voleybol”, 1945’de “Basketbol”, 1956’da da boks dalları izledi. Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün 1925 yılında Vatan Basım Evi’nde basılmış “Nizamname-i Esasi Dahilisi” ismi verilmiş olan kulüp tüzüğüne göre kulüp 1909 yılında kurulmuştur. 1940’lı yıllarda eski üyelerin bir genel kurulda verdikleri önergede kulübün çeşitli spor dallarında daha 1903’den itibaren etkinliklerde bulunduğu belirtilmiş yapılan oylama ile kulüp kuruluş tarihi 1903 olarak kabul edilmiştir. Elimizde bulunan 1940 öncesi eski Beşiktaş kulüp dergilerinde kulübün kuruluş tarihi 1909 olarak gösterilmektedir. Beşiktaşlı dostlarımız yanlış anlamasınlar. Ben sadece tarihi bir gerçeği irdeliyorum. Yoksa 1903’e itiraz filan edip bir yorum getirmiyorum. Buna gerek yok. Kavga dövüş ortamının hiçbir kulübe yarar getirdiği görülmemiştir.

BEŞİKTAŞ İLE SAMİMİ İLİŞKİLER GECİKTİ

Şunu da yazmadan geçmemeliyim. Türk futbolunda şöyle bir gerçek yaşanmıştır. Ezeli rakabetin ilk yıllarında Galatasaray, Fenerbahçe’ye üstünlük kurmuştu. Onları ilk yıllarda 1914’e kadar yenememiştik. Ancak Fenerbahçe, rakibimizin bu üstünlüğünü mertçe kabul etti. Ancak bizim Beşiktaş futbolu ile tanışmamız böyle olmadı. Beşiktaş’a ilk yıllarda gerek kazandığı şampiyonluklar gerekse maçlar dolayısıyla doğal olarak Fenerbahçe’nin bir üstünlüğü söz konusuydu. Bu ilk yıllar Beşiktaş Kulübü bu üstünlüğümüzü kabul etmekte zorlandı. Çünkü Beşiktaş’ta Futbolun kurucusu Şeref Bey takımını diğer iki büyüğün arasına sokmaya çalışıyordu. Bu nedenle Beşiktaş Kulübü iddialı yollara saptı. Dolayısıyla iki kulüp arasında oluşması beklenen içtenlikli, samimi ilişkiler gecikti. Buna kısa bir örnek vermek istiyorum. 1924 yılında Türkiye Şampiyonası’na katılacak İstanbul Şampiyonu takımı saptamak üzere bir lig düzenlemeye karar verildi. Ancak süre kısıtlı olduğundan şampiyona o yıl kupa gibi eleme usulü oynandı. O sıralar Fenerbahçe hem bir sezon önce hiç yenilgisiz ve gol yemeden İstanbul Şampiyonu olmuş hem de ilk milli maçımızın 11’ine tam 7 futbolcu vermişti. Yani Fenerbahçe şampiyonluğun kesin favorisiydi. İstanbul Ligi’nin yarı finalinde Galatasaray maçı durum 2-2 iken çıkan olaylar nedeniyle yarım kaldı. Bu olayı kulübümüzün resmi dergisinde daha önce detaylarıyla anlatmıştım. Olayda TFF Başkanı Galatasaraylı Yusuf Ziya ile Beşiktaşlı ve o sıralarda İstanbul futbol heyeti başkanı Ahmet Şerafettin Bey ya da kısaca yaygın adıyla “Şeref Bey” aralarında işbirliği yapıp Fenerbahçe’yi saf dışı ettiler. Galatasaraylılar Fenerbahçe’yi oyunlarla saf dışı ettikten sonra Beşiktaş’ı da kolayca geçip İstanbul şampiyonu olacaklarına inanıyorlardı. Önlerinde deneyimsiz ve yenilip yutulması kolay bir rakip vardı. Ülkemizde ilk kez düzenlenecek olan Türkiye Futbol Şampiyonası’nı kazanmanın önü açılmıştı. İlk Türkiye Şampiyonu olma onuru onlara göz kırpıyordu. Beşiktaşlılar ise güçlü ve çok teknik Fenerbahçe’nin ezeli rakip tarafından elenmesine Şeref Bey’in aracılığı ile katkıda bulunmuşlardı. Onlar da içten içe seviniyorlardı. Beşiktaşlılar ise şöyle düşünüyordu: “Tüm değerleri sadece beden gücü ve sertliğe dayanan teknikleri ise son derece zayıf Galatasaray’ı rahatça yeneriz. Buna inanıyoruz.” İki tarafında hesapları adeta tamamdı. Ancak Değerli Okurlar bu hesaplar çarşıya uymadı. Beşiktaş, Galatasaray’ı 2-0 yenip tarihinin ilk İstanbul Şampiyonluğu’nu kazandı. Ama Beşiktaş Türkiye Şampiyonası yarı finalinde genç Harbiyelilerden yediği 2 golle düş kırıklığına uğradı.

İLK TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞUNU BİR ANKARA TAKIMI KAZANDI

Olan Fenerbahçe’ye ve de İstanbul futboluna oldu. İlk Türkiye Şampiyonluğunu bir Ankara takımı kazandı. Dolayısıyla İstanbul futbolu bu onurdan yoksun kaldı. Fenerbahçe Kulübü kendisine yapılan bu haksızlıktan sonra spor teşkilatları ile tüm ilişkilerini dondurdu. Davranışlarında özgürlünü ilan etti. Federasyonu hiçe sayarak İstanbul ve İzmir’de özel maçlar yapmaya başladı. Bu arada Galatasaray ve Beşiktaş’a da bizimle özel maçlar yapmalarını öneriyorduk. Bundan amaç yenilen hakkımızı bu iki rakibi de yenerek kanıtlamaktı. Ancak İstanbul birincisi ve ikincisi bu çağrılara sürekli bahaneler öne sürüp maç yapmaya yanaşmıyorlardı. Oysa Türkiye Şampiyonluğu finalistleri Harbiye ve Bahriye Fenerbahçe’nin bu çağrılarını kabul ettiler. 7 Kasım 1924’te Fenerbahçe Türkiye ikincisi Bahriyelileri Taksim Stadı’nda 12-2 yendi. Türkiye şampiyonu Harbiye ise yaklaşık 1 yıl sonra Fenerbahçe ile yine Taksim Stadı’nda oynadı. Bu maçı da Fenerbahçe, Zeki Rıza Sporel’in golüyle 1-0 kazandı.

KASIM 1924’TE TAKSİM’DE FENERBAHÇE ÜSTÜNLÜĞÜ

Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı Fenerbahçe ile Galatasaray’ı barıştırmak amacıyla ortaya bir “Maarif Kupası” koymuştur. Fenerbahçe’nin 1 yılı aşkın başvurularına karşın, hatta bazen söz verilip günü de belirlendiği halde bu kupa maçı Galatasaraylıların türlü bahanelerle er meydanından kaçmaları sonucu oynanamadı. Fenerbahçe’nin Beşiktaşlılara yaptığı çağrıyı ise Beşiktaş Kulübü bir süre çalıştı ve forma girdiğine, deneyim kazandığına inanarak kulübün deneyimsiz -aslında bana göre bu maçı oynamamaları gerekirdi- yöneticisi Nazmi Öktem’in Fenerbahçelilere söz vermesiyle bu maçı oynadı. Beşiktaş 28 Kasım 1924 Cuma günü Taksim’de takımımızın karşısına çıktı. Beşiktaş’ın çok sert oyununa karşın Fenerbahçe oyunu tek kale halinde oynadı. Daha oyunun 4. dakikasında bir faul nedeniyle Ömer Tanyeri’nin hakemi ikaz etmesine sinirlenen Beşiktaşlı Şahap tokat attı. Ömer de karşılık verince hakem ikisini de oyundan attı. Devre, Cafer Çağatay ve Zeki Rıza’nın 2 golüyle 3-0 bitti. İkinci yarı Şahap oyuna girmek istemiş ve çıkmamıştır. Hakem Allen, Beşiktaş kaptanı Refik Osman’dan olaya müdahil olmasını istedi. Şahap uzun ısrarlar sonucu oyundan çıktı ve Beşiktaş kalesi arkasından ağlayarak maçı izlemeye başladı. Biraz sonra da Refik Osman Top’un da üzülerek sahadan çıktığı görüldü. Fenerbahçe sol açığı Sabih Arca da sakatlanıp çıkınca maç 9’ar kişi olarak bitirilebildi. Karşılaşma böyle sinirli bir atmosferde çok gergin geçmiştir. Bu karşılaşmada Fenerbahçe kalesine sadece 2 aut ve 1 köşe vuruşu olmuştur. Beşiktaş’ın Kaptanı Refik Osman Top’un bu maçtan sonra ayrılarak Galatasaray Kulübü’ne geçmesi karşılaşmada ezilerek yenilmenin havasını ve etkisini göstermesi bakımından ilginçtir.

EN FARKLI GALİBİYETİMİZİ İNÖNÜ STADI'NDA 7-0’LIK SKORLA ALDIK

Sahada oynanan bu ilk olaylı maçtan sonra da bir süre iki takım arasındaki maçlar hep gergin ortamlarda geçmiştir. Ancak 1930’lu yıllarda Şeref Bey bu durumun pek yararlı olmadığını kavradı. Beşiktaş’a futbolu getiren kurucu Ahmet Şerafettin Bey gerginliğin Beşiktaş’a zarar getireceğini görüp Fenerbahçe’ye yakınlaştı. Şeref Bey diğer iki büyüğün arasına sokmaya çalıştığı Beşiktaş’ın üçüncü büyük olduğunu görmeden yakalandığı kansere yenik düşerek 1934 yılında öldü. Şeref Bey, Milli Emlak’a ait Çırağan Sarayı’nın sahasını Beşiktaş Onursal Başkanı Recep Peker’in çabaları ile süresiz olarak Beşiktaş’a bağlamıştı. 11 Ocak 1933'te yeni stadın temel atma töreni yapıldı. Şeref Bey, kulübü için buraya bir stad yapma işine derhal soyundu. Ancak stadın bittiğini göremeden bir yıl içinde öldü. Beşiktaşlılar da bu değerli evlatlarının anısına stada “Şeref Stadı” ismini verdiler. Bu statta Fenerbahçe 1934’ten 1951’e dek birçok maça çıktı. O yıllarda İnönü Stadı açılana dek “Şeref Stadı” İstanbul futboluna hizmet eden önemli bir stattı. Beşiktaş’ın bize karşı en farklı galibiyeti 23 Mart 1941 de 7-1 ile özel maçta Şeref Stadı’ndadır. Fenerbahçe yine özel maçta İnönü’de 6 Haziran 1958’de siyah-beyazlıları 7-0 yendi.

İSTANBUL’UN ÜÇÜNCÜ BÜYÜĞÜ OLARAK ANILMAYA BAŞLADILAR

Beşiktaş 1938-39 sezonundaki üçüncü İstanbul Şampiyonluğu’nun arkasından 4 kez daha şampiyon olup 5 sezon arka arkaya İstanbul Ligi’ni kazanınca artık İstanbul’un üçüncü büyüğü olarak anılmaya başlandı. Siyah beyazlılar bu konumlarını 80 yıldır sürdürüyorlar.

Galatasaray ile yapılan maçlarda galibiyet sayısı açısından aramızda 30’a yakın fark varken Beşiktaş’a karşı üstünlüğümüz ise 5 maçtır.